Temiz enerji teknolojilerinin üretimini Çin’in adeta tek başına domine ettiğini vurgulayan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, dünya endüstrisinin temiz enerji ile üretim dönemine girdiğini belirtti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi (IICEC) tarafından düzenlenen özel bir etkinlikte konuşan Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı ve IICEC Onursal Başkanı Dr. Fatih Birol, dünya endüstrisinin temiz enerji ile üretim dönemine girdiğini söyledi.
Konuşmasında 24 Şubat itibarıyla enerji ihracatı azalan, askeri ve sübvansiyon harcamaları artan Rusya’nın bütçe açığının üç katına ulaştığına dikkat çeken Dr. Birol, Avrupa’nın ise bu önemli enerji krizini başarı ile yönettiğini vurguladı. Birol sözlerini şöyle sürdürdü: “Rusya ekonomisi, bütçesi büyük bir oranda enerjiden, özellikle de petrol ve doğalgaz satışından gelen gelirlere bağlı. Rusya, 24 Şubat’a kadar dünyanın bir numaralı enerji ihracatçısıydı. Petrolde, doğalgazda bir numaralı ihracatçı, kömür piyasalarında çok büyük bir oyuncu. Bugün ise, Rusya’nın petrol ve doğalgaz gelirlerinde yüzde 60’a varan bir düşüş oldu. Uygulanan ambargoların olumsuz etkilerinin yanı sıra askeri harcamalarında ve sübvansiyonlar harcamalarında da artış oldu. Yani Rusya bütçesinde çok önemli üç farklı yük söz konusu. Dolayısıyla Rusya’nın bütçe açığı da şu anda üç misli artmış durumda.”
Dünya endüstrisinin yeni bir döneme; temiz enerji ile üretim dönemine girsiğini belirten Birol şöyle konuştu: “Bataryalar, GES, RES, elektrikli arabalar konusunda ülkeler arası muazzam bir rekabet var. Petrol ve doğal gazda birkaç ülkeye bağımlı olan dünya, ileride temiz enerji konusunda da belli başlı ülkelere mi bağımlı olacak? En önemli soru bu. Bu alarm zili, Avrupa’dan Amerika’ya kadar çaldı. Çünkü temiz enerjide, bataryalar, solar güneş panelleri, rüzgâr gülleri gibi kritik malzemelerin hangi ülkelerde üretildiğine baktığınızda, Çin’in payının muazzam olduğunu görüyoruz. Yüzde 50’nin üzerinde paya sahip ve adeta tek başına domine etmiş durumda. Örneğin; dünyadaki bataryaların yüzde 75’i Çin’de üretiliyor. Çin yüzde 75, dünyadaki diğer tüm üreticiler ise yüzde 25. Rüzgârda da öyle, güneşte muazzam. Hidrojende kullanılan ekipman üretiminde de yine son derece büyükler. Çünkü, Çin herkesten önce başladı.”
Birol, Amerika’nın geçen yaz çıkan son derece önemli bir kanun ile temiz enerji teknolojilerine şimdiye kadar eşi benzeri görülmemiş bir sübvansiyon verdiğinin de altını çizdi. Birol sözlerine şöyle devam etti: “ Örneğin; Amerika’da bir batarya fabrikası açarsanız, hükümet size vergi indirimleri, muafiyetler vs. büyük bir sübvansiyon veriyor. Öte yandan temiz enerji kurulumunda ise, her teknoloji için yapacağınız üretimin belli bir yüzdesinin yerlilik payı taşıması gerekiyor. Özetle Amerika kendi temiz enerji teknolojisi sanayisini yaratmak istiyor. Bu konuda Çin ile yarışmak için çok önemli bir karar aldı. Bu, birçok sanayi denklemini ve ticaret akışını değiştirecek bir gelişme olarak herkesi sarstı.”
Diğer yandan bir diğer önemli gelişmenin de Avrupa’da yaşandığına değinen Birol şöyle konuştu: “16 Mart’ta Avrupa Birliği Başkanı bir kanun sundu; Sıfır Emisyon Sanayi Kanunu. Aynı Amerika’ya benzer bir kanun. Temiz enerji sanayisine inanılmaz teşvikler verecek ve aynı Amerika gibi bu yerellik payı şartını koştu. Bu Türkiye sanayisi, ülke ekonomisi için son derece önemli ve kritik bir gelişme. Bu yerlilik payının biraz esnetilerek AB ile serbest ticaret anlaşması yapan ülkelere de genişletilebilmesi halinde ekonomide bir sıçrama, sanayide önemli bir gelişim yaratabilir. Ülkemizin bu konuyu çok ciddi ele alması lazım.
Bizim enerjide kullandığımız sihirli bir kelime var; çeşitlendirme. Örneğin; Çin’de güneş enerjisi ekipmanları tek bir eyaletteki çok büyük iki fabrikada üretiliyor. Bu fabrikalardan biri dahi yaşanacak bir yangın vs. gibi sorunla devre dışı kalsa, bu alanda tüm dünyadaki arz zinciri sarsıntıya uğrayacak. Çeşitlendirme olması için de başka ülkelerin de bunu yapması lazım. O nedenle Amerika ve Avrupa harekete geçti, temiz enerjiye doğru giden dünyada bu alanda pay sahibi olmaya çalışıyorlar.
Ülkemiz açısından ‘Türkiye, acaba bu arz zinciri boyunca çeşitli temiz enerji teknolojilerinin hangisinde, nasıl rol alabilir?’ diye düşünmemiz ve ona uygun ekonomik politikalar geliştirmemiz, ‘kendimizi nasıl konuşlandıracağımız’ çok önemli. Deprem, seçimler söz konusu ancak Avrupa’daki tartışmalara bir an önce müdahil olmamız, bu çok önemli treni kaçırmamamız gerekiyor”.