Schneider Electric, dünyanın sürdürülebilirlik ve verimlilik sorunlarının çözülmesine yönelik ilk sektörler arası açık ekosistemi olan Schneider Electric Exchange’in tanıtımını, geçtiğimiz günlerde gerçekleştirdi.
Schneider Electric Exchange, iş çözümleri yaratıp ölçeklendirmek ve pazarda yeni değer yaratmak amacıyla çok sayıda problem çözme grubundan faydalanıyor. İnsanların çalışma ve etkileşim kurma şekli, dijitalleşme tarafından radikal bir şekilde değiştirilirken; enerji, daha dağıtık hâle geliyor.
Bu yenilikçi platformu değerlendiren Schneider Electric CDO’su Hervé Coureil; “Schneider Electric Exchange’i diğerlerinden ayıran şey, farklı endüstrilerde sürdürülebilirlik ve verimlilik tutkusunu paylaşan insanları bir araya getirmesi ve böylece ekosistemler arasında iş birliği ve etkileşimi sağlamasıdır. Bu kapsamda IoT uygulamaları, yazılımlar, veri setleri, analitikler ve diğer araçlardan oluşan içerikleri herkesin kullanımına sunuyoruz. Her bir kullanıcının ihtiyaçlarına ve beklentilerine uygun belirli özellikler üzerine yoğunlaşarak hazırladığımız bu içeriklerin bütüncül bir faydaya dönüşeceğine inancımız tam” dedi.
Schneider Electric IoT ve Dijital Teklifler Başkan Yardımcısı Cyril Perducat ise “Dijitalleşme, çalışma ve davranış şekillerimizde devrim yaratmaya devam ediyor. Dünya artık bağımsız silolarla çalışamıyor, daha iyi entegrasyon ve iş birliği ihtiyacı yeni fırsatlar ve çözümler ortaya çıkardı. Schneider Electric Exchange, dijitalleşme öncüleri ve uzmanlardan oluşan farklı özelliklere sahip bir ekosistemi bir araya getirerek ortak çözüm geliştirmeyi mümkün kılıyor ve kolektif zekâ aracılığıyla öğrenme sürecini zenginleştiriyor ve hızlandırıyor. Böylece bu dijital ekosistem, iş birliği ve iş artışını sağlıyor” şeklinde konuştu.
Schneider Electric Exchange’in kullanıcılarına sunduğu temel özellikler ise şu şekilde;
İlk kez Nisan 2018’de özel beta modunda kullanıma sunulan, kasım ayında ise daha geniş bir müşteri grubunun kullanımına açılan platform, oldukça güçlü bir büyüme ivmesi yakaladı. Platform, Avrupa (%35), Asya Pasifik (%35) ve Amerika’da (%20) büyük bir ayak izine sahip.