AB İstatistik Kurumu Eurostat verilerine göre Avrupa ülkeleri içinde en pahalı elektriği Türkiye kullanıyor. Eurostat aynı zamanda ülkelerin satın alma güçlerine kıyasla doğalgaz ve elektrik faturalarının fiyatlarını da tespit etti. Satın alma gücü paritesine göre en fazla elektrik faturası yine Türkiye’de ödeniyor. Aynı yönteme göre elektrik faturasının en ucuz olduğu ülke ise İzlanda.
Elektrik tüketiminin yüzde 70’inin işyerlerine ait olduğu Türkiye’de EPDK verilerine göre Nisan ayında toplam elektrik tüketimi, yüzde 15 azaldı. Koronavirüs salgını nedeniyle insanlar daha çok evde kaldığı için konutlardaki elektrik kullanımının ortalama yüzde 10 arttığı düşünüldüğünde sanayinin elektrik kullanımının yüzde 25 civarında düştüğü tahmin ediliyor.
Enerjinin (Elektrik-Doğalgaz), üretim yapan sanayicinin en büyük maliyet kalemlerinden birini oluşturduğunu belirten Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, “İçinden geçilen bu zor zamanlarda firmalar bir yandan yetersiz işletme sermayeleri, tahsilat güçlükleri, talep yetersizliği ve bankalardan krediye ulaşma güçlüğü yaşarken; diğer yandan da ödemek zorunda kaldıkları yüksek faiz oranlarının baskısını taşıyor. Ürettikleri ürünleri ancak altı aya varan uzun vadelerle satabiliyor; bununla beraber elektrik bedellerini aylık olarak ödüyor ve zaten sınırlı olan işletme sermayelerini daha da zora sokuyorlar. Hâlihazırda petrol fiyatlarında tarihi bir düşüş yaşanıyorken ülkemizde de elektrik ve doğal gaz fiyatlarının düşmesi gerekiyor. “dedi. Eroğlu, öncelikli taleplerini ise şöyle sıraladı: “Sanayi Sicil Belgesine sahip firmalar için enerji fiyatlarında indirime gidilmesini, enerji faturaları ödemelerinin üç ay ötelenmesini ve üç ay boyunca sanayicinin elektrik ve doğal gazının kesilmemesini istiyoruz. Sanayicinin elektriği kesilirse yavaşlayan sanayi çarkları durma noktasına gelir. Elektriği, doğal gazı kesildiği için üretim yapamayan sanayici borcunu nasıl ödeyecek?”
Türkiye’de elektrik fiyatları belirlenirken sanayi elektriğinin, konutlardaki elektrik bedelinden daha yüksek tutulduğu bir politikanın izlendiğine değinen Eroğlu; “Sanayi elektriğinin konuttan ucuz olması lazım ki sanayimiz rekabetçi olsun, sürdürülebilir istihdam yaratsın ve böylece hane halkı da işsiz kalıp elektrik parasını dahi ödeyemez hâle gelmesin.” dedi.
Sanayicinin sırtındaki bir diğer yükün de Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) nedeniyle ödenen yüksek faturalar olduğunu söyleyen Eroğlu, “YEKDEM sistemiyle devlet, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı enerji yatırımcılarını, 10 yıl süreyle döviz bazında belirli bir fiyat üzerinden alım garantisi sunarak destekliyor. Yani bir enerji firması rüzgâr, güneş enerjisi, hidroelektrik santral gibi yatırımlar yaptığında devlet 10 sene boyunca döviz bazında teşvikli fiyatlarla alım garantisi veriyor. Döviz bazındaki bu yüksek bedelli alım garantisinin maliyeti sanayilerin toplam tüketim miktarına bölünerek elektrik fiyatına ekleniyor. Dolayısıyla döviz fiyatlarının yükseldiği ve havanın güneşli, akarsuların bol, rüzgârın çok estiği aylarda sanayicinin o ay ödeyeceği fatura daha da artıyor. Üstüne üstlük özellikle salgın sebebiyle olduğu gibi sanayide kapasite ve enerji kullanımı düşerse YEKDEM düşmediğinden sanayicinin elektrik faturaları düşmüyor hatta artmaya devam ediyor. Gerçekten de bugün durma noktasına gelen sanayi tesisleri çok daha az elektrik kullansalar da Nisan ayındaki faturalarını incelediklerinde büyük artışlar görüyorlar. Bu doğrultuda EPDK daha önce 121 TL olarak tahmin ettiği Nisan 2020 YEKDEM birim bedeli tahminini 228 TL olarak revize etmiş böylelikle elektrik maliyetlerindeki YEKDEM kaleminde yüzde 100’e yakın astronomik bir artış olmuştur. Yani salgın nedeniyle tüketilmeyen elektrik sanayiciye zam olarak geri döndü. Birçok güçlükle mücadele edip ayakta kalmaya çalışırken bir de kullanmadıkları elektriğin parasını ödemek durumunda kalıyorlar. Devletimizin yenilebilir enerji üretimini teşvik etmek için uyguladığı YEKDEM tarifesi ve oluşturduğu formül yaşadığımız ekonomik süreçte sanayiciler üzerine öngörülemez ve büyük maliyet yükü oluşturuyor. En azından sene sonuna kadar sanayicilerden YEKDEM bedeli alınmaması büyük bir sorunu ortadan kaldıracaktır” dedi.
Eroğlu, elektrik fiyatları ile yatırım ve istihdam arasında doğrudan bir ilişki olduğunu dile getirerek şu rakamları verdi: “Belçika’da 2018 yılında Leuven Üniversitesi’nin yaptığı “Elektrik Fiyatlarının İmalat Sanayine Etkileri” raporunda, elektrik fiyatları ile yatırımlar ve istihdam arasında bir ekonomik model oluşturulmuştur. Bu modele göre elektrik fiyatlarındaki yüzde 1’lik bir düşüş (diğer tüm koşullar aynı kalmak şartıyla) yüzde 0.30 ekstra istihdam yaratırken; yüzde 0.55 ekstra imalat yatırımına sebep oluyor. Sanayide 5,4 milyon kişi istihdam edildiği düşünülürse döviz bazında yüzde 10’luk bir artış, yüzde 3’lük bir istihdam kaybı ve yüzde 5,5’lik bir yatırım kaybı anlamına geliyor. Bu veriler de gösteriyor ki sanayi elektriği fiyatlandırılırken ülkeler arası enerji fiyatlarının takibi, kişi başı GSMH ile elektrik fiyatları korelasyonu hesaba katılmalıdır. Özellikle enerjiyi yoğun kullanan demir, çelik ve kimya gibi sanayilerle ilgili enerji fiyatları belirlenirken etki ve rekabet analizleri yapılmadan dramatik artışlara gidilmemesi gerekiyor. Çok düşük marjlarla çalışan sanayi kuruluşları enerji fiyatlarındaki bu tür büyük artışlardan olumsuz etkilenmekte ve özellikle yurtiçinde enerjiyi yoğun kullanmayan sektörlerin alternatif ürünlerine göre pahalı duruma düşüp pazar kaybetmektedir.”