Nükleer üretim, 2020’de görülen pandemi kaynaklı düşüşün ardından 2021’de 100 TWh artarak 2653 TWh’ye ulaştı. Dünya Nükleer Birliği’nin (World Nuclear Association /WNA) 27 Temmuz’da yayımladığı Dünya Nükleer Performans Raporu-2022’ye (World Nuclear Performance Report 2022) göre 100 TWh artan nükleer üretim 2021’de 2653 TWh’ye ulaştı.
Küresel olarak bakıldığında 2021’de Afrika, Asya, Doğu Avrupa ve Rusya ile Güney Amerika’da nükleer üretim arttı. Bu artışlar, bu bölgelerde son yıllarda görülen yukarı yönlü eğilimleri devam ettirdi. Bununla beraber Batı ve Orta Avrupa’da da artan üretim arttı ancak bu bölgede genel eğilim aşağı yönlü olmaya devam ediyor. Diğer yandan rapora göre ABD’de daha fazla reaktör kapatıldığı için üretim, Kuzey Amerika’da ikinci yıl boyunca düşüş gösterdi. Ayrıca 2021’de işletilebilir nükleer santrallerin yıl sonu kapasitesi 2020’ye göre 1 GWe düşüşle 396 GWe oldu.
Rapora göre 2021 yılında Türkiye’de 1; Çin’de 6; Hindistan’da 2 ve Rusya’da 1 olmak üzere toplam 10 yeni nükleer reaktör inşası başladı. Böylece on inşaat başlangıcı ve şebekeye bağlı altı reaktör ile 2021 sonunda yapım aşamasındaki toplam ünite sayısı 53’e ulaştı.
Diğer yandan 2021’de on reaktör kalıcı olarak kapatıldı. Üç Alman reaktörü ve bir Tayvanlı reaktör, nükleer üretimi aşamalı olarak durdurma kararının bir sonucu olarak kapatıldı. Bununla beraber Almanya’daki son üç reaktör 2022’de kapanacak.
Rapora ilişkin açıklamada bulunan Dünya Nükleer Birliği Genel Direktörü Sama Bilbao y León son beş yılda nükleer reaktörlerin kapatılmasının çoğunun teknik gerekliliklerden değil, siyasi kararlardan veya ekonomik baskılardan kaynaklandığını söyledi. y León şu bilgileri aktardı: “Her kWh temiz güvenli enerjinin değerli olduğu ve mevcut nükleer santrallerin işletme ömürlerinin uzatılmasının teşvik edilmesi gerektiği bir zamanda, yanlış yönlendirilmiş politik dogma işleri daha da kötüleştiriyor. Bu yılın başlarında, Palisades NGS’nin 2031 yılına kadar işletme lisansı almasına ve bundan sonraki yıllarda da faaliyet gösterme potansiyeline sahip olmasına rağmen kapandığını gördük. Almanya’nın kalan üç reaktörü olan Emsland, Isar 2 ve Neckarwestheim 2’nin birleşik kapasitesi 4GWe’dir. Genellikle %90’ı aşan yüksek kapasite faktörleriyle iyi performans gösterir ve birlikte her yıl 25 milyon ton karbondioksit emisyonunu önler. 30 yıldan biraz daha eski olan bu reaktörler, bu yüzyılın ikinci yarısına kadar temiz ve güvenilir elektrik sağlayabilir ancak 2022’nin sonunda kalıcı olarak kapatılacaktır. Buna karşılık, Belçika hükümeti iki reaktörün, Doel 4 ve Tihange 3’ün uzatılmış işletimini onayladı ancak bunun pratik bir ekonomik teklifi temsil edip etmeyeceği görülecektir.”
Ayrıca WNA Genel Müdürü ortalama yaşı 30’un biraz üzerinde olan dünyanın faal reaktörlerinin çoğunun bu yıl devreye girecek yeni güneş panelleri ve rüzgar türbinlerinden çok daha uzun süre çalışma potansiyeline sahip olacağının da altını çizdi.
“Mevcut nükleer filomuz, enerji güvenliğine ve iklim değişikliğinin azaltılmasına büyük katkı sağlamaya devam edebilir.” diyen y León sözlerine şöyle devam etti: “Ancak küresel iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınmak için ihtiyaç duyulacak ve birçok hükümetin ulaşmak için hedefler koyduğu net sıfır ekonomiyi kurmak, nükleer enerjiden çok daha büyük bir katkı da dahil olmak üzere enerji sistemimizde tam bir dönüşüm gerektirecektir.”
Diğer yandan WNA Genel Müdürü, son birkaç ayda Arjantin, Bangladeş, Bulgaristan, Kanada, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Mısır, Hollanda, Polonya, Romanya, Ukrayna ve Birleşik Krallık da dahil olmak üzere birçok yeni ve mevcut nükleer ülkeden yeni planlarını ortaya koyacaklar yönünde duyumlar aldıklarının altını çizdi. Bu bağlamda y León şunları söyledi: “Bu planların eksiksiz olarak uygulanması ve genişletilmesi esastır. Bu nedenle yeni nükleer inşaatın hızı ve ölçeği dünya çapında hızlanır. Küresel nükleer sektörün acil ve büyük dekarbonizasyon ihtiyaçlarını karşılamak için gerçekten hızlı bir şekilde büyümesini sağlayacak insani, fiziksel, ticari ve kurumsal altyapıları oluşturmamız gerekiyor.
Ancak bu başarıldığı takdirde herkes, iyi yaşamak için ihtiyaç duyduğu güvenli ve güvenilir enerji ve elektrik kaynaklarına eşit erişime sahip olacak ve içinde yaşamaya uygun bir çevreyi koruyabilecektir.”