TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu Başkanı Kıvanç Zaimler, Covid-19 salgını sürecinde Türk enerji sektörünün arz güvenliğindeki etkinliğini kanıtladığını ve kesintisiz enerji sağlamayı sürdürdüğüne dikkat çekti.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezi’nin (IICEC) dün gerçekleştirdiği “Sürdürülebilir Enerji & Yeni Gerçeklik’’ konulu webinar’da konuşan Zaimler, bu dönemde enerji sektöründe istihdam kaybının olmadığını söyledi.
Zaimler sözlerini şöyle sürdürdü: “Salgın döneminde enerji talebinde daralma yaşandı, fakat toparlanma başladı. Sektörde risk yönetimi ve esneklik için bu sürecin önemli bir sınav olduğunu ve hâlen devam ettiğini belirtti. Bu süreçte de sektörün daha rekabetçi ve verimli yönde gelişmesi için öngörülebilirlik ve sürdürülebilirliğin önemini bir kez daha gördük.”
Zaimler, salgın sürecinde iklim ve dijitalleşme konularının sektörün genelinde daha üst sıralarda konuşulmaya başlandığını, enerji verimliliğinin burada da en önemli büyüme alanı olarak ortaya çıktığını, yenilenebilir enerji ve enerji altyapısının sağlamlığının ana bileşenleri olduğunun da altını çizdi.
Türkiye’nin verimli büyüme odağının önemine değinen Zaimler, bu sene TÜSİAD Enerji Çalışma Grubu olarak çalışmalarını da verimli büyüme, yenilebilir dönüşüm, tüketici ve teknoloji odağında şekillendirerek sektörün gelişimine katkı sunmaya devam ettiklerini belirtti. Sermaye yapısı güçlü ve kurumsal şirketlerin piyasada bulunmasının önemine ve enerjide tüketici bilincine dikkat çeken Zaimler, enerjide tüketicinin kamunun odağından çıkıp enerji sektörünün odağına konumlanması gerektiğini ifade etti.
Enerjinin geleceği için yatırımların gerektiğini belirten Zaimler, piyasanın öngörülebirliğinin, sürdürülebilirliği odağa almanın, fiyatların rekabetçi ortamda oluşmasının ve doğru fiyat sinyallerinin yatırım kararları için de önemine işaret etti.
Kuralların yazıldığı şekilde uygulanmasının önemli olduğu belirten Zaimler, “Verimlilik alanında sektör olarak ödevlerimizi yapmaya devam etmeliyiz.” dedi. Zaimler, yenilenebilir enerjinin Türkiye için istihdam, rekabetçilik ve enerji sektörünün geleceğe taşınması için büyük fırsat olduğunu ifade ederek, YEKA modelinin önemine ve bu alanda iyileştirme alanlarına da dikkat çekti. Avrupa’da iklim odaklı gelişmelerin sanayinin rekabetçiliği için taşıdığı önem içerisinde tartışılmaya devam ettiğini de belirtti.
Türkiye için enerjide teknoloji ve veri alanında da büyük fırsatlar olduğunu belirten ve Türkiye’nin kaynaklarının ve talep yapısının rekabetçi avantajlar yarattığını ifade eden Zaimler, enerjide dijital çarpanı yüksek projelere odaklanılarak değer yaratılması gerektiğinin altını çizdi.
Depolama teknolojileri, e-mobilite ekosistemi gibi gelişen teknolojilere de değinen Zaimler, yeni gerçeklik içerisinde de tüm gelişmelerin ve oyun değiştirici teknolojilerin merkezinde ortak unsur olarak verinin yer aldığını vurguladı. Zaimler, teknolojik adaptasyonu iyi sağlayan, veriyi işleyen, anlamlandırabilen ve veriden operayonel gelir ve sürdürülebilir toplumsal değer yaratabilen kuruluşların fark yaratacağını belirtti.
Son günlerde sıkça gündeme gelen YEKDEM konusuna da değinen Zaimler, şunları söyledi: “YEKDEM, hem elektrik üretiminde yerli kaynakların payının arttırılması hem de uzun vadede elektrik üretim maliyetlerinin aşağı inmesine hizmet eden bir mekanizma. YEKDEM santrallerine kilovat saat başına bir teşvik veriliyor ki, o ayki yenilenebilir üretimine bağlı. Sadece bizim nisan- mayıs gibi rekor yenilenebilir ürettiğimiz aylardaki YEKDEM maliyetlerine bakarak YEKDEM’i eleştirmek doğru değil ki YEKDEM’in maliyeti, arz ve talebin karşılaştığı yerde oluşan bir piyasa takas fiyatıyla birlikte düşünülmesi gereken bir unsur. Tüketicinin nihai maliyeti bu şekilde oluşuyor. Bunu aylık değil biraz uzun vadeli düşünmek lazım. Burada bir öngörü zorunluluğunun farkındayız.”
Çözümün ikili, sabit fiyatlı, uzun dönemli anlaşmalarda olduğunu ifade eden Zaimler, bugünkü piyasaların buna imkân verdiğinin altını çizdi. Zaimler sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu kriz bize gösterdi ki enerjiyi; yeterli, kaliteli sürekli düşük maliyetli ve çevreye uyumlu bir şekilde üretmek ve tüketmek için yapılacak düzenlemeler, bizim ülkemizin verimli büyüme hedeflerine ulaşmasında da anahtar rolü oynayacaktır.”