McKinsey & Company , yenilenebilir enerji kaynaklarının 2050 yılına kadar küresel enerji karışımının %80-90’ına ulaşacağını öngördüğü Küresel Enerji Perspektifi 2022 (Global Energy Perspective 2022) raporu ile küresel ısınmanın 2100 yılına kadar 1,7°C’yi aşabileceğine dikkat çekiyor.
McKinsey & Company beş ana senaryo için 55 sektör, 70 enerji ürünü ve 146 ülkede ayrıntılı bir talep görünümünü sunduğu Küresel Enerji Perspektifi 2022 (Global Energy Perspective 2022) raporunu yayımladı.
Dört bölüme ayrılan raporun ilk bölümü; küresel enerji sistemi için temel itici güçlerin geliştirilmesine ilişkin bir bakış açısı sağlıyor. Enerji sistemlerine genel bakışın yapıldığı ikinci bölüm ise hidrojen, sürdürülebilir yakıtlar, doğal gaz, petrol ve kömürün de dahil olduğu her bir enerji türü ve taşıyıcısının yanı sıra karbon yakalama, kullanma ve depolaması (Carbon capture, utilisation and storage /CCUS) oluşturuyor. Diğer yandan karbon emisyonlarının tartışıldığı üçüncü bölümü, iş dünyası ve politika yapıcılar için çıkarımların yansıtıldığı dördüncü bölüm izliyor.
Rapora göre Ukrayna’daki çatışma, enerji fiyatlarının daha da artmasına ve arz güvenliği endişelerine yol açarken; daha düşük karbonlu bir enerji sistemine geçiş hızlanarak devam ediyor.
Bununla beraber elektrifikasyon ve yenilenebilir enerjinin hızlı büyüme gösterdiğine dikkat çeken McKinsey & Company; enerji yatırımlarında gelecekteki büyümenin neredeyse tamamen yenilenebilir enerji ve karbonsuzlaştırma teknolojileri tarafından yönlendirilebileceğini ve enerji geçişini hızlandırmak için sektörler arasında önemli yatırımların gerekli olduğunu vurguluyor.
McKinsey & Company Küresel Enerji Perspektifi 2022’de Öne Çıkan Hususlar
- Elektrifikasyon ve yaşam standartları arttıkça enerji tüketiminin 2050 yılına kadar üç katına çıkması bekleniyor.
- 2021 boyunca, küresel enerji talebi ve emisyonları 2020’ye kıyasla %5 artarak neredeyse COVID-19 öncesi seviyelere ulaştı.
- COP26 bağlamında, toplam 64 ülke net sıfır taahhütte bulunurken; finans kurumları ve özel sektör işletmeleri de karbondan arındırma hedeflerini artırmayı sürdürüyor.
- 2050 yılına kadar elektrik, hidrojen ve sentetik yakıtların etkinleştirilmesi, enerji karışımının %50’sini oluşturabilir.
- Hidrojen ve hidrojen bazlı yakıtların dekarbonizasyon nedeniyle pazar paylarını artırmasıyla elektrik talebinin 2050 yılına kadar üç katına çıkması bekleniyor.
- Yenilenebilir enerji 2050 yılına kadar küresel enerji karışımının %80-90’ına ulaşması öngörülüyor.
- Fosil yakıtlar için öngörülen talep zirvesi hareket etmeye devam ederken; petrol talebinin gelecek beş yıl içinde zirveye ulaşması bekleniyor. Bu bağlamda en yüksek petrol talebinin ise büyük ölçüde elektrikli araç alımının etkisiyle 2024 ile 2027 yılları arasında gerçekleşmesi bekleniyor
- 2013 yılında zirveye ulaşan kömür talebinin 2021’de geçici bir toparlanmanın ardından düşüşe geçmesi bekleniyor.
- Tüm senaryolarda 2035’e doğru doğal gaz talebinin bugüne kıyasla %10-20 artması beklenirken; 2035’ten sonra, doğal gaz talebi, özellikle hidrojenle olan etkileşimden kaynaklanan daha büyük belirsizliklere maruz kalacak.
- Net-sıfır taahhütüne sahip tüm ülkeler hedeflerini yerine getirse bile küresel ısınma 2100 yılına kadar 1,7°C’ye ulaşacağı tahmin ediliyor.
- Mevcut hükümet politikaları, ek taahhütler ve öngörülen teknoloji trendleri, küresel ısınmanın 1,7°C’yi aşması ve 1,5°’lik yolu giderek daha zorlu hale getirmesi bekleniyor
- Enerji arzı ve üretimine yönelik yıllık yatırımların 2035 yılına kadar ikiye katlanarak 1,5 trilyon $ ila 1,6 trilyon $’a ulaşması bekleniyor; Neredeyse tüm büyümenin, 2050 yılına kadar günümüzün toplam enerji yatırımlarını aşacak olan karbonsuzlaştırma teknolojilerinden ve enerjiden gelmesi öngörülüyor.
404