TMMOB (Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği) Makina Mühendisleri Odası (MMO), “Türkiye Enerjide Nereye Gidiyor?” Raporu’nu 4 Aralık 2020 tarihinde yayımladı. Raporda; enerji alanında mevcut durumun, çok önemli güncel gelişmelerin ve özelleştirme politikalarıyla birlikte süre gelen bazı olumsuzluklar dile getirildi.
Türkiye Enerjide Nereye Gidiyor? Raporu’nda yoğunlaşan sorunları çözmek için kamu mülkiyeti, kamusal hizmet ve toplumsal yararı temel alan bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifi ile kamucu/toplumcu bir programın uygulanmasının zorunluğu vurgulanıyor.
TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Yunus Yener, Türkiye Enerjide Nereye Gidiyor? Raporu’nda enerjide gölgelenmeye çalışılan sorunlar ve gizlenmeye çalışılan gerçekliklerin dile getirildiğini söyledi.
Raporda Türkiye’de birincil enerji arzı içinde fosil kaynakların payının yüzde 83,5; yenilenebilir enerji kaynaklarının payının yüzde 16,5; ithal kaynakların payının yüzde 69; yerli kaynakların payının ise yüzde 31 olduğu belirtildi. Bununla beraber 2002-2019 döneminde birincil enerji talebinin yüzde 87,3; enerji girdileri ithalatının yüzde 102,4 oranında artarken; yerli enerji arzı yüzde 83,6 artışla talep ve ithalattaki artışın gerisinde kaldığı vurgulandı.
Yener, elektrik sektöründe abartılı talep tahminleri ve plansız yatırımlarla ihtiyacın çok üzerinde kurulu güç ve üretim kapasitesi tesis edildiğine dikkat çekti. Bununla beraber Türkiye’nin 2018’den bu yana elektrik talebinin kayda değer bir artış göstermemekle birlikte yıllık elektrik tüketiminin de 300 milyar kWh civarında gerçekleştiğinin altını çizdi. 2020’de puant değerin 49.556 MW olduğunun ifade eden eden Yener; 2020 Ekim sonu itibarıyla Türkiye kurulu gücünün ise 93.918,8 MW olduğu belirtti. Bu bağlamda Yener, şunları söyledi: “Yani, 44.362,8 MW ani yedek güç mevcuttur. Bu rakam bize, bugüne kadar Türkiye’deki en yüksek tepe ihtiyaç gücü olan 2020 yılı tepe gücü 49.556 MW’ın yüzde 89,5’i kadar yedek güç olduğunu göstermektedir. Kurulu gücün puant güçten makul miktarda fazla olması normaldir, ancak yüzde 89,5 oranında fazla oluşu, arz kapasitesinin fazlalığının altını çizmektedir.”
Yener, yatırım sürecinde olan lisanslı projelerden Akkuyu NGS dışındakilerin toplam kurulu gücünün 18.553,7 MW olup, bu gücün önümüzdeki yıllarda devreye alınacağı kabul edildiğinde önümüzdeki yıllarda toplam kurulu gücün 111.437,9 MW’a ulaşacağına da sözlerine ekledi.
Türkiye’de ailelerin her ay tutarı daha fazla artan enerji, su vd. faturalarını ödemekte zorlandığının vurgulandığı raporda faturasını ödeyemediği için elektriği, gazı, suyu kesilen konut sayısının milyonlarla ifade edildiği belirtildi. Bu bağlamda raporda; Ekim 2020 itibarıyla, hane halkı aylık ortalama elektrik ve doğal gaz harcamaları toplamının asgari ücretin İstanbul’da 15,10’u; Ankara’da yüzde 16,30’u kadar olduğu vurgulandı.Bununla beraber Oda, şirketlerin yükümlülüklerinin tarifeler yoluyla tüketicilere yansıtıldığının ve tüketicilerin elektrik faturalarının kabardığının da altı çizdi.
Raporda, 2010 yılında uygulamaya konulan YEKDEM mekanizması sonrasında Doğu Karadeniz’de akarsular üzerine HES yapılmasının hızlanarak devam ettiği belirtildi.
Raporda Cumhurbaşkanlığı “veto”suna ve yürürlükteki çevre mevzuatının gerekliliklerini yerine getirmemiş olmalarına rağmen yerli kömür yakıtlı santrallardan bir kısmına 2020 yılbaşında hemen çalışma izni veya geçici faaliyet izni verildiği belirtildi. Bu bağlamda çok geçmeden haziran başında kapatılan santralların önemli bir kısmına da (geçici faaliyet belgesi ile) izin verildiğinin altı çizildi. Ancak yasal sınır değerleri sağlayacak yatırımların tamamlanıp tamamlanmadığı ve eğer tamamlanmamış ise çalıştırılmalarına hangi yasal dayanak ile devam edildiği yönünde, kamuoyuna herhangi bir bilgi verilmediği belirtildi.
Fosil yakıtların gerek birincil enerji arzındaki başat payının, gerekse elektrik üretimindeki yüksek oranlarının azaltılmasının gerekliliğine dikkat çeken Yener, yenilenebilir enerji yatırımlarıyla elektrik üretiminde doğal gaz santrallarının payının yüzde 20’nin altında tutulmasının sağlanabileceğini söyledi. Yener, 2019 verileri esas alındığında, Türkiye’de doğal gaz toplam tüketiminde konut ve işyerinin payının yüzde 42; sanayinin payının ise yüzde 27 olduğunu söyledi. Söz konusu 40 milyar m³’ten fazla gazın tamamını yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ikame etme imkânı olmadığına dikkat çene Yener bu bağlamda denizlerde gaz aramaları, keşifleri ve bulunan gazın üretiminin önemine dikkat çekti.
Yener, ağustosta keşfedilen ve ekim ayında miktarının 405 milyar m3 olduğu açıklanan gaz kaynağının, tüketime sunulması için kapsamlı ve nitelikli çalışmalar gerektiren, uzun zaman alacak çok yüksek bedelli yatırımlara ihtiyaç olduğunu söyledi. Yener, bu nedenle TPAO ve BOTAŞ’ın hemen Varlık Fonu kapsamından çıkarılarak, kurumsal yapılarının dikey ve bütünleşik bir yapıda güçlendirilmesinin gerekliliğini vurguladı.
Yener, Sinop NGS yatırımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından verilen ve iptali için TMMOB tarafından dava açılan “Çevresel Etki Değerlendirmesi Olumlu Kararı”, hukuka ve kamu yararına aykırı olduğunu söyledi. ÇED Raporu’nun artık geçerli olmayan bir anlaşmayı referans aldığına dikkat çeken Yener şunları söyledi: “ETKB 2019-2023 Strateji Belgesi’nde, Akkuyu NGS’den farklı bir hükümetler arası anlaşma ile yeni bir yatırımcı ortak belirleneceği belirtilen Sinop NGS’nin reaktör tipi, kapasitesi, yakıtı, atık bertarafı vb. hususların yeniden belirleneceği ifade edilmiştir. Ayrıca atık yakıtın 60 yıl boyunca proje sahasında nasıl biriktirileceği, sonrasında nasıl imha edileceği ve maliyeti ÇED Raporu’nda dikkate alınmamış, santral maliyeti içerisinde hesaba katılmamış ve ülkeye neye mal olacağı açıklanmamıştır. Yer lisansı bile bulunmayan, yatırımcısı belirsiz hayali bir NGS’nin ÇED Raporu ile ÇED Olumludur kararı hükümsüzdür. Sahil yolu, küçük HES’ler, madenler ve yaylaları biçen yollardan sonra Karadeniz’in bağrına saplanacak yeni bir hançer niteliğindeki Sinop NGS projesinden vazgeçilmelidir.”