Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Başkanı Fatih Birol, Covid-19 sonrası dönemde “2009’a göre yedi misli daha fazla sorun ile karşı karşıya kalındığını söyledi.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Uluslararası Enerji ve İklim Merkezinin (IICEC) düzenlediği “Sürdürülebilir Enerji ve Yeni Gerçeklik” başlıklı webinarda konuşan Birol, Covid-19 dönemi ve gelecek altı aya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Covid-19 salgınının dünya enerji sektörüne şimdiye kadar hiç yaşamadığı bir şok yaşattığını belirten Birol, 2020 yılı içerisinde dünya enerji talebinde ekonomik sorunlardan dolayı çok büyük bir düşüş beklediklerini söyledi. Bu düşüşün, 2009 yılındaki finansal kriz sonrası yaşanan enerji talebindeki düşüşten yedi misli daha büyük olduğunun altını çizen Birol; “2009’a göre yedi misli daha fazla sorun ile karşı karşıyayız.” dedi.
Yakıtlar arasında en büyük darbeyi petrolün aldığını vurgulayan Birol, bunun nedenini; “Petrol talebindeki düşüş, diğer yakıtlarda olduğu gibi ekonomik çöküşten etkileniyor ama aynı zamanda dünyanın birçok yerinde hala bazı ülkelerde insanlar evlerinde kaldıkları için ulaştırma ve arabalar, otobüsler, uçaklar bunları kullanamıyor. Dünya petrol talebinin yüzde 60’ı tamamıyla ulaştırma sektöründen geliyor. O bakımdan dünya petrol talebinde büyük bir düşüş gördük.” sözleriyle açıkladı.
Nisan ayının başında bu düşüşü gördüklerini ve nisan ayının dünya petrol tarihine ‘Kara Nisan’ olarak geçebileceğini söylediklerini hatırlatan Birol, “Hakikaten nisan ayının sonuna doğru dünya ilk defa tarihte eksi petrol fiyatlarını gördü.” dedi.
Petrol piyasasının sadece enerji için değil dünya finans piyasası için son derece önemli olduğuna değinen Birol, Petrol piyasalarındaki kırılganlığın dünya finans dengelerinde çatırdamalara yol açabilecek bir seviyeye geldiğini söyledi.
Dünyada doğalgaz talebinde II. Dünya Savaşı’ndan beri yaşanan en büyük düşüşün yaşandığını belirten Birol, “Bu da doğal gaz fiyatlarında bilindiği üzere düşüşe neden oldu. Avrupa’daki doğal gaz fiyatları, 1 Euro’ların altına düştü. Hatta orada da eksi görünebilir mi diye bir soru işareti doğdu.” dedi.
Kömür talebinde de çok büyük düşüşün yaşandığına değinen Birol şu bilgileri aktardı: “Dünya kömür talebinin yarısı, Çin’den geliyor. Çin de bildiğiniz gibi bu virüsün ilk başladığı yer. Çin ekonomisi başlarda çok ciddi etkilendi. Hindistan, gene öyle. Dünya kömür talebinde de büyük bir zayıflama görüyoruz.”
Tüm bu kara haberler içinde yenilenebilir enerji sektörünün az da olsa büyüdüğünü ifade eden Birol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Artı, buradan geliyor. Bunun da nedeni; çok düşük olan elektrik talebini birçok ülkede hükümetler, yenilenebilir enerjiye alım garantisi verdikleri için yenilenebilir enerji kullanmaya başladılar. O nedenle yenilenebilir enerjide geçmişe göre son derece düşük de olsa ufak bir büyüme görüyoruz.”
Elektrik kullanım eğrisine bakıldığında dünya elektrik talebinin normal hafta arasında bile Covid-19 öncesi pazar günü eğrisine döndüğünü belirten Birol; son derece düşük olan tüketimin tamamıyla konut sektörüne dayalı bir tüketim eğrisi olduğunu söyledi.
Petrol, doğal gaz, elektrik, yenilenebilir enerjiye bakıldığında iki tane önemli gelişmenin yaşandığına dikkat çeken Birol bu gelişmeleri şöyle ifade etti:
Konuşmasında iklim değişikliğine de değinen Birol; İklim değişikliğinin en önemli nedeni olan karbondioksit emisyonlarında bu yıl içerisinde büyük bir düşüş gördüklerini söyledi. Son 10 yıldaki emisyonlardaki artışı bir kalemde silen bu düşüşe sevinmediğini belirten Birol bunun sebebini şöyle açıkladı: “Bu düşüşün nedeni doğru enerji politikaları, doğru çevre politikaları değil. Ekonomilerin çökmesi, yüzbinlerce insanın hayata veda etmesi. Yani bu düşüşün ana nedenleri kötü şeyler.”
Önümüzdeki altı aya bakıldığında iki tane global belirsizlik; bir tane de önemli soru işareti gördüğünü söyleyen Birol; “Birinci belirsizlik, acaba ikinci bir Covid dalgası gelecek mi? İkincisi, acaba dünya ekonomisindeki toparlanma nasıl bir seyir izleyecek?” dedi. Birol; Global olmayan ama global anlamda etkisi olacak üçüncü önemli olayın ise Kasım ayındaki ABD’deki seçimler olduğunu vurgulayarak; “Bu seçimlerin sonucu da dünya ekonomisini ve politikasına ciddi anlamda etki yapacak” dedi.
Dünyadaki enerji endüstrisinin halihazırda neleri düşündüğüne de değinen Birol, çoğunun yeterli mali durumu olmadığı için yatırım yapma kapasitelerinin de son derece sınırlı olduğunu söyledi. Bu durumun da ileride arz ve talep dengesine ciddi olarak damga vurabileceğine dikkat çekerek; “Eğer talep, hızlı bir şekilde yükselirse arz yani yatırımlar yeteri kadar olmazsa bu bazı ülkelerde ciddi sorunlar çıkarabilir” dedi.
İkinci meselenin birçok şirketin, ciddi anlamda işten çıkartmalar yapmak zorunda kalacağı olduğunu belirten Birol; “Enerji sektöründe mühendisi, işçisi, yöneticisini işten çıkartmalar yapmak zorunda kalacak. İşler yeniden düzelince o insanları tekrar işe almak son derece çetrefilli bir iş olacak” dedi.
Üçüncü sorunun ise enerji sektöründeki konsolidasyon olduğunu ifade eden Birol şunları söyledi: “Yeteri kadar finansal kaynağı olan bazı enerji şirketleri, Covid’den dolayı zor durumda kalan enerji şirketlerini yutabilirler. Burada finansal gücü şirketler derken özellikle Asya’daki ve Orta Doğu’daki ulusal enerji şirketlerine dikkat çekmek isterim.”
Panelin ikinci bölümünde Covid-19 sonrası altı aylık döneme dair değerlendirmelerde bulunan Birol; Kara Nisan’dan sonra öngördükleri gibi petrolde toparlanmanın başladığını söyledi. Petrol sektöründe talebin hala zayıf olduğu tek sektörün ise hava ulaşımı olduğunu vurgulayan Birol, “Şunu unutmayalım; hava ulaşımındaki petrol tüketimi, dünya petrol tüketiminin sadece yüzde yedisi.” dedi.
Arabalarda, otobüslerde, kamyonlarda, petrokimya endüstrisinde de normale doğru geçişin olduğunu ifade eden Birol, “şu an itibarıyla üretici ülkelerin politikalarında bir değişiklik olmazsa fiyatlarda toparlanmanın devam edebileceğini söyleyebiliriz. Ancak ekonomik büyümenin nasıl seyredeceği ikinci Covid vakasının gelip gelmeyeceği son derece ciddi bir sorun” ifadelerini kullandı.
Doğrudan ticari ilişkide oldukları birçok Orta doğu ülkesinin çok ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade eden Birol; Irak, Cezayir, Libya, İran gibi birçok körfez ülkesinin ekonomilerinin tamamıyla petrole endeksli olduğunu hatırlattı. Bu bağlamda Irak’tan örnek veren Birol şunları söyledi: “Irak’ta son derece ciddi bir sorun. Covid’in en fazla etkisini gösterdiği yer, ekonominin en fazla çöküşe gittiği yer ve politik stabilitenin en zayıf olduğu yer. Birçok şeye yol açabilir o bakımdan biz Irak ile yakından çalışıyoruz. Özellikle Irak’ın elektrik gaz sektöründe yardımcı oluyoruz. Petrol piyasalarındaki bu gelişmeler, ekonomisi petrole dayalı bazı ülkelerde ciddi politik sarsıntılara hatta zelzelelere neden olabilir.”
Dünyadaki hükümetler, büyük kapsamlı, hacimli ekonomik kurtarma paketleri hazırladığını belirten Birol, dünya genelinde ekonomik kurtarma paketlerinin toplamının 9 trilyon Dolar seviyesinde olduğunu ve yıl sonuna kadar bunun 20 trilyon Dolar’a ulaşacağını düşündüklerini ifade etti.
Birol, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ekonomi paketlerinin içerisinde hangi enerji politikaları konulmalı? Hangi enerji politikalarına öncelik, teşvik verilmeli? Bu önemli. Onun için bize 40 kadar hükümet bize başvurdu. ‘IEA, enerji sektörü açından bir sürdürülebilir ekonomik kalkınma paketi hazırlasın’ dedi. Biz de IMF ile birlikte bir çalışma yaptık. Çalışmada hangi enerji politikalarına öncelik verilmeli ki, ekonomik büyüme hızlansın, iş bulunsun, yeni istihdam olanakları yaratılsın. Dünyanın enerji geleceği temiz ve güvenli olsun.”
Bu üç amaca;
ulaşmak için sadece önümüzdeki üç yıla odaklandıklarını belirten Birol, bunun için bütün enerji politikalarına, enerji obsiyonlarına baktıklarını söyledi. Bunlardan önemli olan üç tanesini ise şöyle açıkladı: “Bence en önemlisi enerji verimliliği çünkü enerji verimliliği yapılan çalışmalar, emek yoğun çalışmalar. Enerji verimliliği, iş bulma kurumu gibi. Size istihdam yaratıyor. İkincisi yenilenebilir enerjinin hızlanması. Hem güneş hem de rüzgâr. Üçüncüsü de elektrik şebekelerinin modernizasyonu, rehabilitasyonunun ve geliştirilmesi. Bu da hem istihdamı geliştirecek hem de elektrik sektörüne daha rahatlık getirecek. Bu üç önemli konu, hem ekonomik büyümeyi hem istihdam hem de iyi bir gelecek için bize yardımcı oluyor.”
Kömür bakımından özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’nin toparlanma paketinde alacağı kararların son derece önemli olduğunu dile getiren Birol, “dünya kömür tüketimindeki en büyük artış, baktığınız zaman 2010-2011 yıllarında oldu. O zamanda Asya’daki Çin gibi ülkelerin finansal krizden çıkış ekonomi, çıkış politikalarında kömüre büyük ağırlık verildi. Acaba aynısı olacak mı, olmayacak mı?” dedi.
Yenilenebilir enerjideki büyümenin devam edeceğini ifade eden Birol, hızının istenilen seviyede olup, olmayacağının kalkınma ekonomik toparlanma paketlerinde yenilenebilir enerjiye ilave teşviklerin verilip, verilmeyeceğine bağlı olduğunu söyledi. Halihazırda Avrupa’da, Kanada’da ABD’de yenilenebilir enerjiye verilen önemin aynen devam ettiğini vurgulayan Birol; “Hatta ABD’de verilen alım garantilerinde daha yeni uzatmaya gidildi. Bu da tabi önemli olarak kayda geçmesi gereken bir şey çünkü yenilenebilir enerji sadece çevre açısından değil endüstri, iş imkanı açısından da son derece önemli.”dedi.