Uluslararası Enerji Ajansı (International Energy Agency / IEA), Dünya Enerji Görünümü 2021 (World Energy Outlook 2021 / WEO 2021) raporu ile yeni bir küresel enerji ekonomisinin ortaya çıktığını ancak bunun, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşacak kadar hızlı olmadığını ortaya koyuyor.
IEA’nın yıllık amiral gemisi yayını olan Dünya Enerji Görünümü 2021 raporu; güneş, rüzgâr, elektrikli araçlar ve diğer düşük karbonlu teknolojilerin gelişmesiyle birlikte dünya çapında yeni bir enerji ekonomisinin ortaya çıktığını vurguluyor. Ancak Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı (COP26) yaklaşırken IEA’nın yeni raporu, bu temiz enerji ilerlemesinin küresel emisyonları net sıfıra doğru sürekli düşüşe sokmak için hala çok yavaş olduğunu ortaya koyuyor.
Diğer yandan güneş ve rüzgâr yatırımları artarken dünyanın kömür tüketiminin bu yıl güçlü bir şekilde büyüdüğünü de dikkat çekiyor. Bu bağlamda karbondioksit (CO2) emisyonlarının da tarihteki en büyük ikinci yıllık artışı gerçekleştirebileceğine dikkat çekiyor.
Politika yapıcıların hem iklim değişikliğinin hem de değişken enerji piyasalarının etkileriyle mücadele ettiği bir zamanda, Dünya Enerji Görünümü 2021, Glasgow’daki COP26 İklim Değişikliği Konferansı için bir el kitabı olarak tasarlandı. IEA’nın çevrim içi olarak ücretsiz olarak sunduğu yeni analiz, günümüzün politika ayarlarının dünyayı ne yöne doğru götürdüğü konusunda sert uyarılarda bulunuyor. Aynı zamanda, küresel ısınmayı 1,5 °C ile sınırlama ve iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden kaçınma şansı yüksek bir yola doğru iyi yönetilen bir şekilde nasıl hareket edileceğine dair net bir analiz yapıyor.
2050’ye Kadar Net Sıfır Emisyon Senaryosunun yanı sıra WEO-2021, küresel enerji sektörünün gelecek 30 yılda nasıl gelişebileceğine ve etkilerinin ne olacağına dair fikir edinmek için iki senaryoyu araştırıyor.
Belirtilen Politikalar Senaryosu’nda 2050 yılına kadar enerji talebindeki net büyümenin neredeyse tamamı düşük emisyon kaynakları tarafından karşılanıyor. Ancak bu, yıllık emisyonları hala bugünün seviyelerinde bırakıyor. Sonuç olarak, küresel ortalama sıcaklıklar 2100 yılında sanayi öncesi seviyeleri ile kıyaslandığından 2,6 °C’nin üzerine çıkacak.
Açıklanan Taahhütler Senaryosu’nda ise fosil yakıtlara olan talep 2025’e kadar zirve yapıyor ve küresel CO2 emisyonları 2050’ye kadar %40 düşüyor. 2100’deki küresel ortalama sıcaklık artışı ise yaklaşık 2,1 °C’de tutuluyor.
Dünyanın 2050’de net sıfır emisyona ulaşması için gerekli emisyon azaltımı yatırımlarının yüzde 40’ı, kendini ödeyen yatırımlar olarak öne çıkıyor. Ayrıca, sıfır emisyon hedeflerinin başarıya ulaşmasıyla birlikte rüzgar türbinleri, güneş panelleri, bataryalar, elektrolizörler gibi alanlarda 2050’ye kadar 1 trilyon dolarlık piyasa oluşturabilir.
Rapor, 2050 yılına kadar net sıfıra ulaşmak için yapılan ekstra yatırımın göründüğünden daha az külfetli olduğunu da vurguluyor. Bu yatırımlar aynı zamanda büyük ekonomik fırsatlar da yaratacak. Net sıfırın başarılı bir şekilde izlenmesi, 2050 yılına kadar rüzgar türbinleri, güneş panelleri, lityum-iyon piller, elektrolizörler ve yakıt hücreleri için mevcut petrol piyasasıyla karşılaştırılabilir boyutta yılda 1 trilyon ABD dolarının üzerinde bir pazar yaratacak.
Sadece Açıklanan Taahhütler Senaryosunda, 2030 yılına kadar temiz enerji ve ilgili sektörlerde ek 13 milyon işçi istihdam edilecekken, 2050 yılına kadar Net Sıfır Emisyonda bu sayı iki katına çıkacak.
IEA Başkanı Dr. Fatih Birol, dünyanın son derece cesaret verici temiz enerji ivmesinin enerji sistemlerindeki fosil yakıtların inatçı yüküne karşı geldiğini söyledi. Birol, hükümetlerin, geleceğin temiz ve dayanıklı teknolojilerini hızla büyütmeye kararlı olduklarının açık ve hatasız bir sinyalini vererek COP26’da bunu çözmelerinin gerektiğinin de altını çizdi. Birol, temiz enerji geçişlerini hızlandırmanın sosyal ve ekonomik faydalarının büyük olsa da eylemsizliğin maliyetinin çok büyük olduğunu da sözlerine ekledi. Dr. Birol sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugünün iklim taahhütleri, dünyayı 2050 yılına kadar net sıfıra doğru yola koymak için gerekli olan 2030 yılına kadar emisyon azaltımlarının yalnızca %20’sini sağlayacak. Bu yola ulaşmak, temiz enerji projelerine ve altyapısına önümüzdeki 10 yılda üç kattan fazla yatırım yapılmasını gerektiriyor. Bu ek harcamaların yaklaşık % 70’inin finansmanın kıt olduğu ve sermayenin gelişmiş ekonomilere göre yedi kata kadar daha pahalı olduğu yükselen ve gelişmekte olan ekonomilerde gerçekleşmesi gerekiyor.”