Son sekiz yılda yenilenebilir enerji yatırımları için 7 bine yakın yatırım teşvik belgesi düzenlediklerini söyleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, rüzgâr ve güneşin önümüzdeki dönemde en büyük payı alacağına dikkat çekti.
Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) tarafından “Rüzgâr Bize Yeter’ temasıyla düzenlenen TÜREK@home Kongresi’ne katılan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, enerjide gelecek dönem eğilimlerine bakıldığında ciddi bir yapılanma görüldüğünü söyledi.
Türkiye’nin rüzgâr türbini ekipman üretimi yapan büyük ölçekli tesisleriyle Avrupa’da ilk beş ülke içinde yer aldığını söyleyen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, hem kara hem deniz üstü rüzgâr türbin ekipmanlarının üretiminde, yurt içi sanayiyi rekabetçi bir noktaya taşımayı hedeflediklerinin altını çizdi.
Yapılan analizlerin 2050’de dünyada üretilen enerjinin yüzde 85’inin yenilenebilir enerji kaynaklarından karşılanacağını gösterdiğine değinen Varank şunları söyledi: “Bu yüzde 85’lik bölümde en büyük paya sırayla, rüzgâr ve güneş enerjisinin sahip olması bekleniyor. Önümüzdeki 10 yılda, kamu ve özel sektör tarafından taahhüt edilmiş 1 trilyon Dolar’lık rüzgâr ve güneş enerjisi yatırımı bulunuyor. Bu rakamlar hem sektörün taşıdığı önemi hem de yurt içi sanayinin bu değişime hızla adapte olması gereğini açıkça ortaya koyuyor.”
Türkiye’nin petrol ve doğal gazda dışa bağımlı olmasının dezavantajını, yenilenebilir enerjiden maksimum seviyede faydalanarak avantaja çevirmek istediklerini belirten Varank, son sekiz yılda yenilenebilir enerji yatırımları için 7 bine yakın yatırım teşvik belgesi düzenlediklerini söyledi. Varank, sözlerine şöyle devam etti: “Rüzgâr ve güneşin önümüzdeki dönemde en büyük payı alacağı görülüyor. Bakanlık olarak bu alandaki yatırımcılara son sekiz yılda 7 bine yakın teşvik belgesi verdik, böylece 124 milyar Lira’lık yatırım yapıldı ve 19 binden fazla kişiye iş imkânı açıldı.”
Enerji teknolojilerinin üretimine yönelik, Ar-Ge ve inovasyon faaliyetlerinin yürütülmesine önem verdiklerini vurgulayan Varank, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi’nde, rüzgâr ve hidrolik enerji odaklı Ar-Ge projeleri gerçekleştirdiklerinin de altını çizdi.
“Rüzgârdan Üretilen Elektriksel Güç İçin İzleme ve Tahmin Sistemi Geliştirilmesi Projesi”ni başarıyla tamamladıklarını söyleyen Varank şunları söyledi: “Geliştirdiğimiz sistemler sayesinde, ülkemizde kurulu tüm rüzgâr santrallerinde üretilen elektriksel güç izlenebiliyor, rüzgâr hızı ve türbin çıkış güçleri hakkında tahminler yapılıyor. Yaptığımız tahminlerin hata oranı oldukça düşük, hatta bu sayede muadil sistemlerle rekabet de edebiliyoruz.”
Konuşmasında “Milli Rüzgâr Enerji Sistemleri Geliştirilmesi ve Prototip Türbin Üretimi (MİLRES) Projesi”ne de değinen Varank, 500 kilovatt çift beslemeli asenkron jeneratörün TÜBİTAK tarafından tasarlandığını ve prototip olarak üretildiğini söyledi.
Rüzgârda halen yüzde 60’lar seviyesinde olan yerlilik oranını yükseltmeyi hedeflediklerinin altını çizen Varank, şunları söyledi: “Biz bu oranı daha da artırmanın peşindeyiz. Henüz ülkemizde üretilmeyen, sektörün değer zincirindeki diğer ekipmanların üretilmesi için gerekli adımları atacağız. Sektörün gelişme alanlarından birisi sizlerin de çok iyi bildiği gibi deniz üstü rüzgâr türbinleri olacak. Hem kara hem deniz üstü rüzgâr türbin ekipmanlarının üretiminde, yurt içi sanayimizi rekabetçi bir noktaya taşımayı hedefliyoruz. Kendi tasarladığımız ve ürettiğimiz türbin modelleriyle, rakiplerine fark atabilecek seviyelere gelebiliriz.”
Sanayi İşbirliği Projesi (SİP) kapsamındaki çalışmalara da değinen Varank, bu konudaki ilk adımı Elektrik Üretim AŞ’ye (EÜAŞ) ait Alaçatı Rüzgar Enerjisi Santrali için attıklarını söyledi. Varank yaklaşık 20 yıldır kullanımda olan, 12 türbinden oluşan söz konusu santralin yerli ve milli imkanlarla yenileyip kapasitesini artıracaklarını da sözlerine ekledi.
Bu amaçla, iki yerli ve milli rüzgâr türbini prototipinin geliştirilmesinin planlandığını söyleyen Varank sözlerine şöyle devam etti: “Sektörün rekabetçiliğini koruyacak adımları da yoğunlaştırıyoruz. Bu noktada lojistik ihtiyaçlarının ne denli önemli olduğunun farkındayız. İzmir’de halihazırda yapımı devam eden Çandarlı Limanı’nın tamamlanmasıyla, liman-otoban bağlantısı konusunda kritik eşik aşılmış olacak. Liman sahasının arkasında bir özel endüstri bölgesi kurabiliriz, özellikle rüzgâr alanında çalışan firmalara yer tahsisi yapabiliriz.”