IRENEC 2020’de yaptığı konuşmasında küresel bir paradigma değişikliğinin var olduğuna değinen Dünya Rüzgâr Enerjisi Birliği (World Wind Energy Association / WWEA) Başkanı Peter Rae, yüzde 100 yenilenebilir enerji senfonisinin birlikte çalışarak sağlanabileceğine dikkat çekti.
Günümüzde dünyanın birçok ülkesinde güvenli rüzgâr türbini kurulumlarının yapıldığını söyleyen Rae, bazı küçük ülkelerde de toplam üretimde kayda değer paya sahip olunduğunu sözlerine ekledi. Kurulu kapasiteye kıtasal olarak bakıldığında en büyük payı Asya pazarının oluşturduğunu vurgulayan Rae, özellikle Çin ve Hindistan’ın buradaki pazar payının gelişmesinde büyük rol oynadığının altını çizdi. Asya pazarını sırasıyla Avrupa, Kuzey Amerika, Latin Amerika, Okyanusya ve Afrika pazarlarının takip ettiğini belirten Rae, ilave kapasitede Çin ve ABD’nin rolünün büyük olduğunu sözlerine ekledi.
Yenilenebilir enerji kaynakları senfonisinin ancak birlikte çalışarak mümkün olacağını söyleyen Rae, burada beş majör teknolojinin varolduğuna değindi. Yenilenebilir senfonisinin her zaman çok anlamlı olduğunu vurgulayan Rae, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tek bir müzik aletiniz varsa müzik yapabilirsiniz ama bir dizi müzik aletini bir araya getirirseniz senfoni yaratırsınız. Aynı şey yenilenebilir enerji için de geçerli. O nedenle bizim birlikte çalışmamız gerekiyor çünkü ancak birlikte olursak güvenilir ve görece düşük maliyetli bir şekilde üretimi ve tüketimi sağlayabiliriz.”
Maliyetin, back up ile de ilgili olduğunun altını çizen Rae; “Back up dediğimiz destek ya da yedekleme farklı kanallardan sağlanabilir. Farklı kanal dediğimizde buna hidroelektrik de giriyor. Birçok ülkede/bölgede hidroelektrik, bayağı güçlü şekilde kullanılıyor. Mesela pompa depolama veya akü aktiviteleri için kullanılıyor. Bu ne anlama geliyor? Hidroelektrik var diyelim. Burada pompa depolama sistemini kuruyorsunuz. Mesela güneş parlamadığı ya da rüzgâr esmediği zaman bunu yedekleme olarak kullanıyorsunuz.”
Günümüzde biyokütlenin de yenilenebilir enerji alanında önem taşıdığını vurgulayan Rae, dünyanın dört bir yanında hidrojene de bayağı odaklanıldığının altını çizdi.
Konuşmasında Tazmanya’da yapılan ekolojik çalışmalara da değinen Rae, deniz teknolojileri vasıtasıyla okyanustaki gelgitlerin, nasıl enerjiye dönüştürülebileceğine dair çalışmaların yapıldığını söyledi.
Belli bölgelerdeki gelgit hareketlerinin takip edildiğini söyleyen Rae, Tazmanya’daki çalışmalarla ilgili şu bilgileri paylaştı: “Tazmanya’da şöyle bir avantajımız var. Batıdan esen rüzgarlar Güney Amerika’dan gelip, Güney Afrika’dan, Avustralya’dan geçerek Tazmanya’nın batı kıyılarına vuruyor. Bu şekilde bir dalga hareketi elde ediyoruz.”
Tazmanya’da yenilenebilir enerjiye ihtiyaç duyulan her şeyin (rüzgâr, dalga ve güneş) mevcut olduğuna da değinen Rae, burada hayata geçirdikleri projeyi ise şöyle anlattı: “Tazmanya’da rüzgârı devreye sokarak diğer kaynakların da yardımıyla çok güçlü şekilde bunu enerjiye dönüştürdük. Burada pompalar ile depolama yapılması oldukça önemli bir fırsat. Victoria ve Güney Avustralya bölgelerinde var olan rüzgâr enerjisi, desteğe ihtiyaç duyuyor. Tazmanya’dan esen şiddetli rüzgâr, Victoria kıyılarına vuruyor. Bu rüzgâr, biraz güneş enerjisi ve pompa depolama ile bir araya getiriliyor. Bu da rüzgâr ve de güneş enerjisinin Avustralya’daki desteği olarak işliyor.”
Tazmanya’nın ‘ulusa aküyü, bataryayı sağlıyoruz’ dediğini dile getiren Rae, sözlerini şu şekilde sonlandırdı: ” Tazmanya’dan gurur duyuyorum ve de şöyle bir meydan okumayla devam etmek istiyorum. Tazmanya’daki politikaları, prosedürleri, alt edebilir misiniz? Yüzde 75 oranına sahibiz ve 2025 yılında da yüzde 100 yenilenebilire geçeceğiz. 2040 yılındaysa bu oranı, yüzde 200 yapacağız.”