Ham madde fiyatlarında yaşanan artışı değerlendiren Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Küresel arz şoku kaynaklı olan fiyat artışının ülkemizi rakiplerimize nazaran daha çok etkilemesinin sebebi sektörümüzün yapısal sorunları. Öte yandan, ham madde fiyatlarında mevcut artış devam ederse sektör işletmelerinin üretimi durdurması gündeme gelebilir” dedi.
2020 yılının son çeyreğinde artış trendine giren ve 2021 yılına da aynı trendle başlayan plastik ham madde fiyatlarını değerlendiren PLASFED Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz konunun iki ana sebebinin olduğunun altını çizdi. Karadeniz şunları söyledi: “Son dönemde salgının tekrar hız kazanması ile birlikte birçok petrokimya tesisi force majeur ilan etti ve üretimi kısma yoluna gitti. Polymer Comple Europe tarafından yayınlanan son istatistiklere göre 19 Şubat 2021 itibarıyla 32 tesis üretimi kısma veya durdurma yoluna gitmiştir. Eylül 2020’de bu sayının 10 civarında olduğunu düşündüğümüzde arzın ne kadar hızlı kısıldığını daha net anlayabiliriz. Öte yandan tedarik zincirinin de bozulması navlun fiyatlarının artmasına sebep oldu. Uzak doğu ülkelerinden gelen ürünlerinin navlunu kısa bir zaman diliminde beş katına çıktı. Bu iki ana sebep sektörümüzün ciddi bir arz şoku ile karşı karşıya kalmasına sebep oldu. Açıkçası bu durum ülkemize özgü bir durum olmamakla birlikte ülkemizde etkilerini daha derinden hissetirmektedir. Bunun başlıca sebebi ise ülkemiz plastik sanayisinin yıllardır süregelen yapısal sorunlarının çözülmemiş olmasıdır.”
Karadeniz, Türkiye’nin plastik ham maddesinde yüzde 85’in üzerinde ithalata bağımlı olduğunu vurguladı. Karadeniz şu bilgileri aktardı: “Yıllardır dile getirmekte olduğumuz ham madde de yerli üretimin gerekliliğini bir kez daha yaşıyoruz. Yurt içi üretiminizin yetersiz olması arz güvenliğinizi dış etkenlere açık hale getirmek anlamına geliyor. Navlun fiyatlarının düşük seyrettiği dönemlerde bu sorunun neden çözülmesi gerektiği çok iyi anlaşılamıyordu lakin mevcut durumda birçok pazarda rekabet halinde olduğumuz uzak doğu ülkelerinde yerleşik üreticiler hammaddeye fiziki yakınlıkları sebebiyle ton başına 300-400 dolar daha düşük bir maliyetle çalışmaktalar. Bu şartlar ülkemiz sanayisinin rekabet gücünü çok olumsuz yönde etkilemekte ve pazar kayıplarına sebep olmaktadır. Bu kapsamda orta ve uzun vadeli stratejilerle çalışmaları başlatılmış olan petrokimya tesislerinin hızla tamamlanması ve bunlara yenilerinin eklenmesi öncelenmelidir. Ayrıca son dönemde önemi hızla artan ikincil hammadde üretiminde de geri dönüşüm tesislerimizi zora sokacak uygulamalardan uzak durulmalıdır. Ülkemizde sağlıklı bir toplama ayrıştırma sistemi kuruluncaya değin atık ithalatı devam etmeli, kamu otoriteleri ise suistimallerin önüne geçmek adına denetimleri sıklaştırmalıdır.”
Karadeniz, Türkiye’nin önemli bir ham madde ithalatçısı konumunda olmasına rağmen yeterli lojistik altyapıya sahip olmamasının ise resmin bir diğer yüzü olduğunu söyledi. Karadeniz sözlerine şöyle devam etti: “Plastik sanayimizin rakip ülkelerle eşit şartlarda rekabet edebilmesi adına düşük navlun bedelleri ile ham maddeye erişiminin sağlanması konusunda mutlak suretle adım atılması gerekiyor. Geldiğimiz noktada daha önemli bir sorun ise sanayicinin belirli ürün gruplarında hiç ham madde bulamıyor olmasıdır. Söz konusu sorunun uzun soluklu devam etmesi durumunda önemli pazar kayıpları yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. Açıkçası güncel veriler de bu argümanlarımızı destekler niteliktedir. İstanbul Sanayi Odası tarafından IHS Markit iş birliği ile hazırlanan sektörel PMI verilerini incelediğimizde kimya, plastik ve kauçuk ürünler sektöründe girdi fiyatlarının güçlü seyrinin devam ettiği ve şubat ayı itibarıyla bu trendin üretim ve ihracata da yansıdığını görüyoruz. Şubat ayında sektörün yeni siparişler endeksi 41,2 ile eşik değerin bir hayli altında yer aldı. Bu kapsamda kurulacak lojistik hatların navlun fiyatlarını aşağıya çekerek piyasalar üzerinde bir dengeleyici unsur oluşturabileceğini söyleyebiliriz.”
Karadeniz, sektöre özgü bir sorun olmamakla birlikte işletme büyüklüklerinin kısıtlı olmasının da dolaylı yoldan sorunlara yol açtığını sözlerine ekledi.
Karadeniz şunları söyledi: “Plastik endüstrisinde işletmelerin yeterli büyüklüğe sahip olmaması ham madde tedarikinde kontratlı alım yerine spot piyasadan alımın daha yaygın olmasına sebep oluyor. Arz şoku dönemlerinde ham madde üreticileri kontratlı alıcılarını önceledikleri için spot piyasaya giren ham madde miktarı çok daha kısıtlı oluyor ve fiyatlar kontratlı alımların oldukça üzerinde seyrediyor. Bu kapsamda işletmelerimizin hem sermaye hem insan kaynağı yapısını kuvvetlendirecek adımlar atılmalı ve kontratlı alımın ehemmiyeti iyi bir şekilde aktarılmalı.”
Karadeniz, söz konusu arz şokunu ve ona bağlı fiyat hareketlerini sektörün uzun yıllardır süre gelen yapısal sorunlarının çözülmesi için bir fırsat gibi görülmesi gerektiğinin de altını çizdi. Karadeniz şöyle devam etti: “Böylesi bir dönemde kamu, STK ve özel sektör bir araya gelerek orta ve uzun vadeli çözümlere odaklanırsa sektöre kalıcı bir katkı sağlanması ve arz şoklarına daha dirençli bir yapı kurulması mümkün olacaktır. Aksi taktirde popülist söylemlerle palyatif çözümlere odaklanılması kısa vadede kayda değer bir rahatlama sağlamayacağı gibi orta ve uzun vadede de sektörün kırılgan yapısının devam etmesine neden olacaktır.”